Zeytinburnu Kültür Sanat’ta Türk sinemasının çok erken periyotta yitirdiği bilge yönetmeni Ahmet Uluçay’ın odağa alındığı bir panel gerçekleşti. 3 Aralık Salı akşamı saat 19.30’da başlayan panelde Ahmet Uluçay’ın hem sineması hem de sanatına yansıttığı özgün bakışı ele alındı. Moderatörlüğü İnanç Adıgüzel üstlenirken Murat Hisse, Tuba Deniz ve Abdulhamit Güler konuşmacı olarak panele katkıda bulundu.
Türk sinemasının özel isimlerinden biri olan Ahmet Uluçay, doğumunun 70. yılında Zeytinburnu Kültür Sanat’ta düzenlenen bir panelle anıldı. Özgün sinema dünyası ve nevi şahsına münhasır karakteriyle birlikte bedellendirilen Ahmet Uluçay’ın Türk sineması için kıymetine vurgu yapıldı.
“Uluçay’ın hayata dönük metafizik bir bakışı var.”
Tuba Deniz, Ahmet Uluçay’ın hayata ve sinemaya dair kendine has bir perspektifi olduğuna dikkat çekti:
“Ahmet Uluçay Türk sinemasında çağdaşlarından çok farklı bir noktada duruyor. Çok güçlü bir yol açıyor. Canlı bir sineması var. İmgelere can verebiliyor ve bu imgeler üzerinden vakit ve yeri kuruyor. Yaşadığı topraklardan bağımsız bir şey değil bu. Metafizik bir bakış inşa edebiliyor. Hayata ve sinemaya dönük metafizik bakışı, seyircinin metafizik bakışıyla kesişiyor.”
“Sinemanın kibirli tabiatını kabul etmedi.”
Murat Hisse, “sinemanın kibirli doğası” kavramını kullanarak Ahmet Uluçay’ın sinema anlayışına dair niyetlerini paylaştı:
“Sinemanın kibirli bir tabiatı var. Bir şey inşa etmeye başladığında ol diyor ve oluyor. Bütün beşerler gitsin diyorsunuz, gidiyor. Gelsin diyorsunuz, geliyor. Ahmet Uluçay bu doğayı kabul etmedi. Farklı bir hassaslık geliştirdi ve bu yüzden setinde yolun ortasına konan kamera bile onu rahatsız etti. Bu durum onun sinemacılık anlayışını bize gösteriyor.”
“Kısa sinemalarında değişik bir atmosfer var.”
Abdulhamit Güler, Uluçay’ın kısa sinemalarıyla uzun metrajlı sinemasının farklarına vurgu yaptı:
“Kısa sinemaları, Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak sinemasına bakınca daha da mana kazanıyor. Bir uzun metraj sinema yapmanın kaideleri var. Kısa sinema, uzun metraja geçmeden evvel bir basamak olarak algılanıyor. Ancak Uluçay bunu değiştirdi. Uluçay’ın sinemalarını izlediğimizde kısa sinemalarda apayrı bir anlatım lisanı ve atmosfer olduğunu görüyoruz. Uzun metrajda onu daha düşük yoğunluklu olarak kullanıyor.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı